ÇOCUKLARLA DEPREM SÜRECİNİ YÖNETMEK İÇİN NELER YAPILABİLİR ?
Sevgili Velilerimiz,
Ülke olarak yastayız; iyi bir haber duymak umuduyla televizyondan gözümüzü alamıyoruz. Sosyal medyada deprem bölgesindeki yurttaşlarımıza nasıl yardım edebileceğimize dair her türlü bilgiye dikkat kesiliyoruz. Biz bunları yaparken çocuklarımız da bizi gözlüyorlar ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Peki, onlara depremle ilgili neyi, ne kadar anlatmalıyız?
Eğer çocuklar deprem bölgesinde değillerse ve etraftaki yetişkinlerin telaşını ve üzüntüsünü izliyorsa, onların da yetişkinler gibi deprem felaketinden korkmaları beklenebilir. Fakat çocuklar, yetişkinler gibi depremin bizim kontrolümüzde olmadığını, doğal bir olay olduğunu anlamakta zorluk yaşarlar.
Çocuklar zorlu yaşam olayları, krizleri konuşurken dikkat edilmesi gerek birkaç noktayı paylaşmak isteriz.
Öncelikle ebeveynlerin kendi duygu durumlarını düzenlemeleri oldukça önemli. Oksijen maskesini kendine taktıktan sonra çocuğa bakım vermek mümkün zira. Deneyimlediğiniz yoğun duygularınız varsa bunları diğer yetişkinlerle paylaşmak, dışa vurmak, size iyi gelen aktivitelere zaman ayırmak regülasyon için iyi araçlar olabilir.
Çocukların yanlarında korkutucu ve yaşlarına uygun olmayan detaylar paylaşmaktan kaçınılmalıdır. Çocuklar siz konuşurken sizi duymuyormuş, sizle ilgilenmiyormuş gibi gözükseler de aslında mutlaka sizi işitiyor ve etraflarında olanı fark ediyorlardır.
İlk yapılacak şey, fazla ayrıntıya girmeden, yalın bir biçimde depremin ne olduğunu anlatmaktır. Bunu yaparken aktarılan bilgilerin somut bilgi olmasına ve gerçeğe dayanmasına özen göstermeliyiz. Depremin de kar gibi, yağmur gibi, gök gürültüsü yahut mevsimlerin değişimi gibi bir doğa olayı olduğunu ifade etmek gerekir. Bazen yeryüzünde bulunan katmanların doğal bir şekilde hareket ettikleri ve bu hareket nedeniyle yeryüzünün sallandığı söylenebilir. Ancak depremin bir doğa olayı olduğunu söylerken, aynı zamanda bundan korkabileceğimiz de vurgulanmalıdır.
Çocukların duymak istedikleri en önemli şey, güvende olduğunuzdur. Çocuklara kendisinin ve sizlerin de güvende olduğunuzu ve tüm gerekli önlemleri almış olduğunuzu söylemeniz önemli. Oturduğunuz binanın, okulunun sağlam olduğu bilgisini vermek, güven duymasını sağlayacaktır.
Çocuğun sorularına mümkün olduğunca dürüst yanıtlar vermek önemlidir. Her ne olursa olsun yalan söylemekten kaçınmalıdır. Doğal bir afet olan depremi anlatırken bilimsel kaynaklardan faydalanmak, yeryüzü hareketlerinden bahsetmek ve süreci somut örneklerle anlatmak etkili olacaktır. Gerçekçi, net, açık, basit, sade ve somut ifadeler kullanmaya gayret edilmesini önerebilirim.
Çocuklarla, yaşanan olaylar ve süreç hakkında ne hissettikleri, konu hakkında ne düşündükleri konuşulabilir. Çocuğun tedirgin olmadığını düşünüyorsanız ve hissediyorsanız da konuyu sürekli gündeme getirmeye gerek olmayacaktır.
Kimi çocuk düşüncelerini sözlü ifade ederken, kimi resimleriyle, kimi oyunlarıyla, kimi rüyaları, kabusları, gerileme davranışlarıyla ifade eder ve dışa vurur. Bu süreçte çocukların yakından takip edilmesi önemlidir. Çocuğun oyunda kullandığı oyuncaklar, tekrar eden oyunlar ve çizimler, kullandığı hakim renkler, tekrarlayan rüyalar çocuğun iç dünyasına dair ipuçları verecektir.
Bu süreçte çocuğun rutinlerine sadık kalmak çok önemlidir. Rutin, çocuk için gündelik hayatının devamı yani normalliğin devamıdır. Dolayısıyla mümkün olduğunca benzer saatlerde yemek, oyun, çalışma, uyku, süreci devam ettirilmelidir.
Kendi duygularınızı çocuğunuzla paylaşabilirsiniz. ‘Böyle bir durum yaşandığı için, böyle bir olay olduğu için ben de şaşkınım ve kaygılandım’ gibi. Böylece çocuk kaygının, korkunun, üzüntünün normal ve ifade edilebilir duygular olduğunu anlayacaktır.
Her ne olursa olsun çocuğa yalan söylememek ve olan biteni hafifletmemek önemlidir. Olaylar hafifleştirme ve gizleme çabası çocuğun ebeveynin samimiyetinden şüphe duymasına sebebiyet verecektir. Dolayısıyla böyle bir algıya kapılan çocuk ilerleyen zamanlarda da bilgi almak için güvenilir kaynağın ebeveyni olmadığına kanaat getirecektir. Az, gerçekçi ve öz bilgi vermek yeterli olacaktır.
Çocuğu hissettiği ve ifade ettiği duygulardan dolayı rencide etmemek gerekir. Çocuğu cesaretlendirmek adına duygularını bastırmasına sebebiyet verecek her türlü durumdan kaçınmak önemlidir. ‘Korkacak ne var canım’ demek yerine, ‘Seni bu denli rahatsız eden şey nedir? Bunu konuşmak, çizmek, konu hakkında yazmak, oynamak ister misin?’ gibi cümleler kullanmak çocukla iletişim yolunu açacaktır.
Çocuklar, olayların dramatikliğini ve şiddetini ebeveynlerinin tepkilerinden algılar. Dolayısıyla ailenin duruşu, olayları ele alış biçimi, değerlendirişi ve başa çıkma yöntemleri çocuğa model olur. Sorun yerine çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemek önemlidir.
Çocuklar aynı soruları tekrar tekrar sorabilirler. Bu aslında çocuğun travmatik bilgiyi işlediğini ve duygu durumunu düzenlemeye çalıştığını, kendisini sakinleştirecek bir kanala ihtiyacı olduğu mesajını verir. Bıkmadan usanmadan yanıtlama ve açıklamak çocuğu rahatlatacaktır.
Bu süreçte de çocuklarla bolca temas halinde olmak, onlar sarılmak, dokunmak, şefkat göstermek çok önemlidir. Ebeveynin güvenli ve şefkatli kolları hangi çocuğa iyi gelmez ki?
Yaşanan süreçle ilgili okul psikoloğumuzu bilgilendirmeniz önemlidir.
Eğer çocuğunuz çok kaygılı bir haldeyse, endişesini, duygu durumunu düzenlemekte güçlük yaşıyorsa, işlevselliğini kaybedecek bir duruma geldiyse, gerileme süreci başladıysa (alt ıslatma, gece kabusları, parmak emme, tırnak yeme, dikkat ve konsantrasyon sorunlarında artış, ani öfkelenme ve sakinleşme gibi) mutlaka uzman desteği almakta fayda vardır.
Comments